Dünya geneline hızla yayılan ve Türkiye'deki ilk tespit edilen COVID-19 vakası Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart 2020'de açıklandı. Ülkedeki virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020'de gerçekleşti. 10 Mart öncesi bir haftalık süre ve 15 Mart gününe kadar geçen süre, ülkemizde tam bir belirsizlik ve insanların ve gerek devlet gerekse özel kurum ve kuruluşların durumu anlamak için yaşadıkları durgun bir süreçti. Normal hayat akışında, aslında çok ihtiyaç hissedilmeyen ve üretimi, bu nedenle gayet sıradan olan bazı ürünlerin aniden çok önemli olduğu ve üzerimize gelen tehlikeye karşı bu ürünlerin en ön cephenin “asıl” savunma kalkanları olacağı belirginleşti. Bu basit ürünler; öncelikle cerrahi maske, partikül savunma vizörü ve hazmat başlığı olarak bilinen koruyucu başlıktı.

Çeşitli kurumlar, doğal bir çekiniklikle olup biteceklerin yoluna konmasını beklerken, Antalya Bilim Üniversitesi, çok hızlı bir refleks göstererek elinde bulunan imkanları, bu ön cephe savunma unsurlarının üretimine yönlendirdi. Genel tıbbi ortamda bu unsurların üretimi basit olmasına karşın, iki önemli sorun vardı. Böyle bir durum beklenmediği için üretimleri az ve tedarik zinciri uzaktı. Dahası ani talep karşısında tedarik zamanı da uzayacaktı. İkinci sıkıntı ise, bu malzemeleri özellikle partikül savunma vizörünün kullanımı konusunda bir alışkanlığın olmaması ve yabancı kabul edilmesiydi. Partikül savunma maskesi, görece eski bir unsur olmasına karşın, böylesi bir ortamda, uzun süreli ve aktif kullanımı farklı bakış açıları gerektiriyordu.

Öncelikle; hafif, hızlı, konforlu olmalıydı. Standart yapılarında, uzun süreli kullanımlar için ağır, görüş bozukluğu yaratan eğimler ve buğulanma, kullananda yorgunluk, bitkinlik yaratma sorunları vardı. Çok daha kötüsü, ne cerrahi maske ve tulum ne de bu vizörler, özellikle acil servislerde, hastaların ağzının içine girip çalışması gereken personeli koruyordu. Havacılarımız, mesleklerinden gelen “emniyet” önceliği refleksiyle, derhal hastanelerimizde çalışan hekimlerimizle irtibat kurup, en hızlı, güvenilir ve uygun maskenin tasarımı için harekete geçip iki gün içinde, tam da istedikleri gibi, çok kullanımlı partikül savunma maskelerini, kendi üretim olanakları ve teknik laboratuvarlarında üretmeye başladılar.

Bu çok hızlı bir girişimdi ve amaç, devletin tedariği yetişip bollaşana kadar sağlık çalışanlarını korumaktı. Çok da başarılı olundu. Hemen o hafta, Antalya kentindeki bütün devlet ve üniversite hastanelerine 1000 adet partikül savunma başlığı gönderildi. Her birisi on kullanımlık bu başlıklarda, çalışanlar, çalışma sırasında tek elleriyle saniyeler içinde kirlenmiş vizörü, kirli olanla değiştirebiliyordu. Son derece ergonomik olan bu başlıkların muayene şartları ve polis denetleme unsurları için ışıklı olanlarından da üretildi. Antalya kentinde bulunan kamu ve özel hastane talepleri dışında emniyet müdürlüğüne de destek verildi. Hazmat başlıkları tek kullanımlık olarak üretildi ve bunlar sadece devlet hastaneleri acil servislerine dağıtıldı. Özellikle entübasyon sırasında hekimlerimizi çok iyi korumayı başardık.